(10 Ocak 2018 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Ferhat Göçer “yuvaya” döndü. 2005 yılında ilk kez DMC ile çıkmıştı albüm yolculuğuna. İlk beş yılın sonunda Emre Müzik’le devam etmiş, ikinci beş yılına ise Erol Köse ile başlamıştı. Ferhat Göçer’in yeni albümü “Bu Kalp İçinde Teksin”, 2017 yılının Aralık ayında DMC etiketi ile yayımlandı.
(8 Ocak 2018 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
2015 yılı ortalarında “Olmazsan Olmaz” adlı şarkısıyla tanış olduğumuz Güliz Ayla, ilk albümünü de aynı yıl piyasaya çıkarmıştı. O albümden birden fazla “hit” çıkardı ve müziğin genç kuşağı içerisinde adını fark ettirmeyi başaranlardan oldu. Güliz Ayla’nın yen albümü “Parla”, 2017 Kasım ayında Sony Müzik etiketiyle yayımlandı.
Kendi şarkılarını da yazıyor olmasına karşın ilk albümünde Sıla ve Efe Bahadır’ın desteğini almıştı Güliz Ayla. Bunun piyasaya yeni adım atan bir genç şarkıcı için bir avantaj olduğu inkâr edilemezdi ve nitekim işe de yaradı. İkinci albümde ise gemisinin dümenini eline almış bir Güliz Ayla var. Albümdeki sekiz şarkının sekizinin de söz ve müziğini kendisi yazmış. Düzenlemelerde ise İskender Paydaş ve Gürsel Çelik imzaları eşit ağırlıklı olarak yer alıyor.
İskender Paydaş ve Gürsel Çelik imzaları albümün müzikal tavrı ve tarzı konusunda başından bir fikir veriyor zaten. İlk albümdeki akustik hava tamamen dağılmış, daha genç bir pop çizgi tutturulmuş bu defa. Haliyle daha önce ucundan kıyısından hissedilen Sıla etkisi ve benzerliği de (hem “sound” hem de şarkıcılık tekniği açısından) hemen hiç kalmamış.
Nitekim albümün açılışında yer alan ve ilk klip şarkısı olarak seçilen “Bilirkişi” bu anlamda bir ters köşe. Aynı şeyi “Hodri Meydan” için de söyleyebilmek mümkün. Derli toplu sözleri olan, eğlenceli olacağım derken saçmalamayan, kıvrak melodili ve yakalayıcı ritimli şarkılar bunlar.
Güliz Ayla’yı ilk albümündeki haliyle sevenleri memnun edecek şarkılar da yok değil elbette. “Diğer Yarım” böyle bir şarkı mesela. “Öldür Beni” de öyle. Bu iki şarkı kadar “Yetmedi mi?” de albümün yavaş şarkılar kanadında etki yaratabilecek güçte.
Şayet 70’lerde yazılmış olsa kesinlikle Füsun Önal’ın söyleyeceği “Gelsin Öpsüm Kalbimi”, Güliz Ayla’nın pozitif ve enerjisi yüksek şarkıları arasında başköşeye yerleşebilir.
Albümün en zayıf halkası bir dolgu şarkısı gibi duran “Uyar Bana” olabilir. Buna karşın “Benim Adım Yalnızlık” albümünü şık bir şekilde kapatan, kalbe dokunan bir şarkı.
Bütünde son derece temiz; sözler, besteler ve düzenlemeler kadar Güliz Ayla’nın şarkıcılığı ile de ortalama pop çizgisinin çok üzerinde seyreden bir albüm bu. Başından sonuna kulağınız kirlenmeden dinleyebiliyorsunuz, evet. Ancak “Olmazsan Olmaz” gibi, “Bahsetmem Lazım” bir “hit” çıkar mı bu albümden, onu kestiremedim.
Bu arada Güliz Ayla’nın müzikal tavrındaki değişimine vurgu yapan yeni imajını ve özellikle albüm kapak fotoğrafını çok beğendiğimi de ifade etmeliyim. Ayla için bu “styling” çalışması Farnaz Salmani, Beyza Yaşar, Nuri Şekerci ve Gülüm Erzincan’dan oluşan ekip tarafından yapılmış. Albüm fotoğrafları Serhat Hayri tarafından çekilmiş. Kapak ve kartonet tasarımı ise Melek Boçoğlu imzası taşıyor.
Genç şarkıcıların hemen hepsinin, kıdemlilerin de büyük kısmının teklilerle ilerlediği bir dönemde her detayıyla profesyonel, bir bütünlük taşıyan, en önemlisi de dinleyiciye derme çatmalık hissi vermeyen bir albümle dinleyici karşısına çıkma cesaretinden dolayı Güliz Ayla’yı tebrik etmek gerekiyor.
(1 Aralık 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.) Yeni bir şarkıyı gündelik Türkçe pop müziğin tam da ortasına bırakılabilecekken çekip çevirip dışına düşürürseniz ne olur? Hemen söyleyeyim: Öncelikle “Radyolar çalar mı acaba?” dan başlamak üzere sonu soru işaretiyle biten sayısız cümleniz olur kafanızda hiç yoktan. O yüzden de popüler bir şarkıcı iseniz bu riske girmezsiniz. Girmeyenler çok. Ersay Üner popüler bir şarkıcı değil. İşin popülerlik tarafını besteciliği ile görmüş geçirmiş zaten. Canı şarkı söylemek istediğinde de o yarışa katılmıyor bu yüzden. Daha önce de öyle yapmıştı, yine öyle yapmış.
Ersay Üner’in yeni teklisi “İki Âşık”, geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle yayımlandı. Şarkının söz ve müziği (doğal olarak) Ersay Üner’e ait, düzenlemesi de öyle.
Ersay belli ki bir besteci olarak neyi tutabileceğinin matematik zekâsına sahip olmakla yetinmiyor. Yıllardır başkalarına verdiği şarkılarının “demo” versiyonlarını kendisi yapar, düzenlemeyi yapacak olanlara da bir anlamda yön verirdi hep ama işin aranjörlük kısmına resmi olarak çok sık imza atmadı. Nitekim ilk teklisi “Yürüdüm”de de aranjör olarak Serkan Ölçer’in imzası vardı. Ama bu defa şarkısını kendi aranje etmiş. İyi ki de öyle yapmış zira bu paragrafın ilk cümlesini kurdurdu bana. Evet, şarkı yazmayı iyi biliyor, evet yazdığı şarkılar “hit” oluyor ama bu kadarı yeter tembelliğine düşmeyip aranjör olarak da sektöre yenilikle gelmekten çekinmiyor. Zira bu şarkı her şeyden önce düzenlemesiyle ortalama ve demode Türkçe pop standartlarının üstüne çıkmış.
Şarkıcı olarak da kendini daha iyi ifade edebildiği ya da gösterebildiği bir şarkı bu. “Trap”in doğası gereği biraz karanlık bir atmosferi var şarkının ve o noktada iyi şarkıcılıktan, güçlü sesten ziyade gerekli olan o bir parça mekanik his, o “cool” hava çok doğru yakalanmış.
Bir klarnet solo, bol acılı yaylı partisyonuyla dakikada 1 milyon tıklama almak da vardı kolayından. Şarkıda o doku da var çünkü. Burada başka bir öngörü, başka bir cesaret çıkıyor ortaya. Sadece bu bile Ersay Üner’i tebrik etmeye yeter.
(1 Aralık 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.) O Ses Türkiye denilen ve aslında bir yarışma olup olmadığı çok su götüren televizyon şovu birincilik kazananlara pek yaramıyor ama şova yarışmacı olarak bir şekilde katılanların kariyer dökümlerine bir referans olarak yazılıyor. Gerçi onlar başarılarını çoğunlukla O Ses Türkiye’den bağımsız kazanıyorlar; İrem Derici örneğinde olduğu gibi, o ayrı.
Berrak da “O Ses Türkiye’den Sony Müzik Türkiye’ye” başlığı atılmış bir basın bülteni ile tanıtılıyor bu günlerde. Liseden itibaren keman ve piyano eğitimi almaya başlayan Berrak, sonrasında koro şarkıcılığı, caz vokal ve ses kayıt teknolojileri üzerine eğitimine devam ederek donanım kazanmış. Bu dökümün yanında O Ses Türkiye’nin lafı bile edilmez aslında ama ne çare “haber değeri” orada.
Berrak’ın Sony Müzik etiketiyle yayımlanan bu ilk teklisinde seslendirdiği “Mersi” adlı şarkının söz ve müziği Selahattin Erhan’a ait. Erhan işin prodüktörlük kısmını da üstlenmiş, şarkının düzenlemesini ise Osman Çetin yapmış.
Selahattin Erhan Türkiye’de yapılan popüler müziğin eski zamanlarını da bu zamanlarını iyi bilen, takip eden bir şarkı yazarı ve kime nasıl bir şarkı yazması gerektiğini iyi biliyor. Belli ki bu şarkı da böylesi bir “proje şarkı”. Gündelik dilin, internet dilinin ve Türkçe’nin eskiden beri kullanılan beylik deyimlerinin bir arada kullanıldığı, “atarlı” tarafıyla Demet Akalın, “efe” tarafıyla Sıla sularında gezinen bir üslubu var şarkıcının dillendirdiği hikâyenin. Bunu yer yer çok eleştiren oluyor ama pop müzikte bu formül gayet mubahtır, iş ki bir mantık çerçevesinde, bir hikâye anlatsın şarkı sözleri.
Kıvrak bir melodi, ona keza bir düzenleme şarkının asıl artıları. Ama onlardan da fazla öne çıkan Berrak’ın böylesi “piyasa işi” bir şarkıda bile fark edilebilen şarkıcılığı. Hem güçlü bir ses, hem iyi bir şarkıcı Berrak, o çok belli. Berrak’ı yakın vadede “piyasa işi” olmayan bir şarkıda da dinlemek için can atıyor olabilirim. Bu şarkı dinleyicide bu hissi yaratabilirse zaten amacına hizmet etmiş olacaktır şüphesiz.
(1 Aralık 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.) Bir önceki şarkısı hakkında bir şeyler karalarken “daha fazla fark edilmeli,” diye yazmışım Gökhan Sayhan için. Kedi olalı arada bir fare tutabiliyorsam demek. Sahiden daha fazla fark edilmeye başladı Gökhan Sayhan. Yeni şarkısı “Aşk Hep Var”ın verileri bunu gösteriyor.
Arpej Yapım etiketiyle yayımlanan “Aşk Hep Var”ın söz ve müziği Gökhan Sayhan’a, düzenlemesi Yılmaz Şallıel’e ait. Sağlam melodik yapısı, müzikal tadı yerinde düzenlemesi ile “Aşk Hep Var” Sayhan’ın kendine has ses rengi ve oturmuş şarkı söyleme biçimiyle de kulağı yakalıyor.
Müzikte hem eğitimi alarak “okullu”, hem de hem de uzun yıllar sahneye çıkarak “alaylı” tecrübesi edinen Gökhan Sayhan, 1999 yılından beri süregelen kariyerinin bu üçüncü teklisiyle adından daha fazla söz ettirmekle kalmıyor, müzik sektörünün bu zor zamanlarında hâlâ yeni isimlerin de kendine bir yer açabileceğini gösteriyor.
(1 Aralık 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.) İlk kez bir Gökhan Tepe şarkısına bu kadar yakınlık duydum desem bilmem ayıp etmiş olur muyum? Şüphesiz sektörde ‘90’lardan bu yana hafife alınmayacak bir yer edinmiş Gökhan Tepe’yi hiç mi hiç bağlamaz bu yargım. Kaldı ki “Yürü Yüreğim” gibi“Birkaç Beden Önce” gibi zamanında sevdiğim şarkıları olmuştur benim de ama beni hiç mi hiç sarmayan şey onun şarkı söyleme biçimi idi hep. Çoktan ‘90’lardaki ilk albümlerinde kalmış olması gerekirken bu zamana kadar taşıdığı Tarkanvari aşırı içli şarkı söyleme biçimi.
Geçtiğimiz günlerde birkaç yeni başka şarkıyla beraber Gökhan Tepe’nin yeni şarkısı “Sevda Çocukları”nı da bu önyargıyla atmıştım “playlist”ime. Ama ne oldu biliyor musunuz? Telefon cebimde, yolda yürüyorum ve sırada hangi şarkının olduğunu bilmiyorum doğal olarak. Bu şarkı çıktı sonra. Nakarata kadar söyleyenin Gökhan Tepe olduğunu anlamadım. Yenilerden biri diye dinledim. “Ne güzel şarkıymış, söyleyen kim acaba?” diye merak ettim hatta. Gökhan Tepe beni faka bastırmıştı bu defa.
“Sevda Çocukları”, söz ve müziği Serdar Aslan’a ait bir şarkı. Düzenleme ise Erhan Bayrak tarafından yapılmış.
Ayla Çelik, Şebnem Sungur, Serdar Aslan ve Gökhan Tepe bazısı tek, bazısı birlikte şarkılar yazarak bir ekip oluşturdular yıllardır. Bu ekipten sadece Gökhan Tepe’ye değil, başka şarkıcılara da şarkılar çıkıyor üstelik. Her işte olduğu gibi pop müzikte de ekip çalışması doğru kimya yakalandığında her zaman sağlıklı sonuçlar vermiştir ki bu ekipte de veriyor. Nitekim diğerleri bir yana, Tepe’nin daha önce “Çok Özlüyorum Seni” ve “Yalan Olur” gibi başka Serdar Aslan şarkılarıyla da başarı yakaladığı ortada. Bu şarkının Nihat Odabaşı tarafından çekilen klibinde de bu isimlerin tamamı yer alarak adeta ekip ruhuna işaret etmişler birlikte.
‘70’lerden bir Melih Kibar – Çiğdem Talu şarkısı tadı da alabilirsiniz “Sevda Çocukları”ndan, ‘90’lardan bir Kayahan şarkısı tadı da. Hem melodi hem de söz anlamında yoğun ve güçlü. Düzenleme ona keza, şarkının tam da ruhunda, ayarında bir yerde. Tepe’nin yıllardır aynı yerden ses veren şarkı portföyüne kendini tekrar etmeyen ve de kıdemini vurgulayan böylesi bir şarkıyı katması da ayrıca değerli.
Söylemeden edemeyeceğim, Gökhan Tepe’nin bu tonu her ne ise umarım ve dilerim bundan sonra buradan devam eder. Dinleyici kaybeder mi bilmem ama bir tane kazandı, orası kesin.
(1 Aralık 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.) Biz hâlâ ‘70’lerde Ajda Pekkan’ın az biraz, ‘90’larda Tarkan’ın bir hayli yol kat ettiği yurt dışına açılma çabalarını konuşuyoruz kendi aramızda. Bu konuda bir öğrenilmiş güçsüzlüğümüz, hatta bir kompleksiniz var, evet. Oysa Serhat Hacıpaşalıoğlu çoktan makus kaderimizi yenip, buralardan görmekte nedense zorlandığımız başarılara imza attı bile. Atmaya da devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan yeni teklisi “I Didn’t Know” şimdiden dünya listelerine girdi.
Bilenler bilir, dünyada gerçek verilere dayanarak hazırlandığı asla tartışma götürmeyen müzik listeleri, özellikle de dünya müzik trendlerini belirleyen ülkelerdeki müzik listeleri arasında “dance chart” tabir edilen listelere girmek diğerlerine kıyasla daha zordur. Zira bu listeler plak şirketlerinin güçleri ve ticari veri hesaplamalarının ötesinde “dj”ler ve radyoların çaldıklarına dayalı olarak yani tam tabirle “sahadan” alınan verilerle oluşturulur. İşte Serhat’ın başarısı en çok bu noktada kendini gösteriyor zira Serhat üçüncü kez, bir şarkısıyla daha bugünlerde “dance chart”larda kendine yer buluyor. Üstelik Victor Lazio ile düet seslendirdiği “Total Disguise” ve solo projesi “Je M’adore”den sonra, bu defa yanına Marta Wash’u da alarak o girilmesi çok ama çok zor Amerika müzik piyasasının kapılarını da zorluyor.
The Weather Girls ikilisinde başladığı müzik kariyerinde “It’s Raining Men” gibi bir disko klasiğine sesiyle imza atan Martha Wash, ‘80’lerden bu yana kendi kulvarında bir “süper star” olarak yol almaya devam ediyor. Wash geçtiğimiz aylarda Türkiye’ye gelerek, Serhat Hacıpaşalıoğlu’nun organizasyonunu üstlendiği Liselerarası Müzik Yarışması finalinde konuk sanatçı olarak sahneye çıkmıştı. Yarışmanın kulisinde onunla bir arada olmak, iki üç cümle de olsa konuşmak benim için çok heyecan vericiydi. O günlerde Martha Wash ve Serhat’in birlikte bir de şarkı kaydedeceklerini bilmiyordum tabii.
Sözleri Nektarios Tyrakis’e, müziği Olcayto Ahmet Tuğsuz’a ait “I Didn’t Know”, Eurovision Şarkı Yarışmasını takip edenlerin iyi bildiği bir şarkı zira Serhat 2016 yılındaki yarışmaya San Marino adına bu şarkıyla katılmıştı. Şarkı, yarışmanın kendi mantığı ve matematiği içerisinde doğru anlaşılamamış ve finale kalamamıştı. Ancak Serhat ve Marta Wash düetiyle “I Didn’t Know” Eurovision’un anlam ve öneminin dışında ve çok ötesinde bir yerden ses veriyor şimdi.
Alman plak şirketi Cap Sounds etiketiyle Avrupa ve Amerika’da aynı anda piyasaya sürülen teklide düzenlemesiGuy Waku ve Johan Bejerholm tarafından yapılan şarkının Johans, Markus Adler ve Cutmore tarafından yapılmış beş farklı versiyonu yer alıyor. Vokal kayıtlar İstanbul’da, video klip çekimleri ise Milano ve Londra’da gerçekleştirilmiş. Yani hem prodüksiyon hem de “sound” anlamında uluslararası standartta bir iş bu.
Bugünün basınında müzik gündemi haberlerinde kendine çok yer bulamasa da Serhat’ın bu azımsanmayacak başarısını tarihe not düşmek boynumuzun borcu. Bu teklinin dünya müzik sektöründe kazandığı ve önümüzdeki günlerde kazanacağı başarıları takip etmek de öyle.
NOT: Tekliyi Türkiye’deki dijital platformlardan da edinmek ya da dinlemek mümkün.
‘93’de ilk albümüm çıkarken yapımcım bana “Artık plaklar
satılmıyor. Yine de plak basalım mı?” diye sordu. Sonra yıllar geçti, “Artık
kasetler satılmıyor. Albümü sadece CD olarak basalım mı?” dedi bir başka
yapımcı. Aradan yine yıllar geçti. Geçenlerde bu yeni albüm için bu defa
“CD’ler artık satılmıyor. Yine de CD basalım mı?” diye sordular. Son bir CD
daha basmaya karar verdik.
Kenan Doğulu’nun yedi şarkılık yeni albümü “Vay Be”, Doğulu Productions etiketiyle geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Doğulu'yla yeni albümünü ve daha fazlasını konuştuk.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.