Bu yıl yaz için hazırlanan albümler, yazın kendisinden daha önce geldi ve gelmeye de devam ediyor. En çok beklenen, merak edilenlerden birisi de Hande Yener’in yeni albümüydü kuşkusuz. Albümden yayımlanan ilk tekli “Alt Dudak” pek öyle bekleneni vermiş gibi durmuyordu. Yoksa ben ve benim gibi Hande Yener’den beklentisini hâlâ ısrarla koruyanlar için son umut da boşa mı çıkacaktı? Hayat bu kadar acımasız ve ülke bu kadar darmadumanken başka derdimiz yoktu evet. “Mükemmel”i bekliyorduk çünkü her şeye rağmen, hâlâ, hayatlarımıza renk katan bir şeydi yeni çıkacak bir albümü beklemek, merak etmek…
Rafet El Roman son yıllarda kimsenin beklemediği kadar yükselen bir ivme göstermekle kalmadı, kendi prodüksiyon firmasını kurup genç sesleri de lanse etmeye başladı. Ezo da bu gençlerden biri. Bir Azeri kızı olan Ezo ilk olarak Rafet El Roman’la “Kalbine Sürgün” şarkısında düet yaparak dikkatleri üzerine çekti, ardından bir yetenek yarışması olan Veliaht’ta Deniz Seki ile birlikte yarışarak adından söz ettirdi. Yarışmadan çabuk elendi ama zaten “Kalbine Sürgün” ile kendine bir hayran kitlesi kazanmış olan Ezo için bu hezimet çok da yıkıcı olmadı. Ezo’nun ilk solo teklisi “Git Diyemem”, geçtiğimiz günlerde El Roman Müzik etiketiyle yayımlandı.
Şarkının söz ve müziği Nezih Üçler’e ait. Berkay’dan Deniz Seki’ye, Emre Aluğ’dan Kutsi’ye bir çok şarkıcıya beste veren Üçler, yakın bir tarihte Nadide Sultan’la bir araya gelerek “Vazgeç Kalbim” adı verilmiş bir tekliye de imza attı. “Git Diyemem”in ise internet ortamında Üçler’in söylediği bir versiyonu da var. Şarkı Ezo’ya nasıl nasip oldu orasını bilmiyorum ama sevilmesi çok muhtemel şarkıları bulup çıkarma konusunda hep nokta atışlar yapmış Rafet El Roman’ın bu işte de parmağı olsa gerek. Zira şarkı Ezo hayranlarını olduğu kadar Rafet El Roman tarzını sevenleri de yeterince memnun edecek gibi görünüyor.
Ezo bu şarkıda “Kalbine Sürgün” deki diksiyon hatalarından kurtulmuş görünüyor. Gayet net ve temiz söylemiş şarkıyı. Hani başka birileri söylese belki çok da ses getirmeyebilirdi belki ama Ezo’nun sesinde ve tavrında doğru tınlıyor çünkü onun bu tarz şarkılarla yol alacağı, sevileceği çok belli.
Teklinin dijital versiyonunda şarkının “playback”i ve “acapella”sı da var; “dj”ler ve “dj”liğe özenenler evirip çevirip “remix”lesinler diye.
Sade ve romantik bir kapak tasarımı ile sunulan tekli, Ezo’yu çıkmakta olduğu şöhret merdivenlerinde birkaç basamak daha tırmandıracaktır. Popun arabesk ezgili romantik şarkılarına bayılanlara da bu şarkı iyi gelecektir muhtemelen. Rafet El Roman sevenler ise azıcık da olsa onun da sesini duyabilirler bu şarkıyı dinlerken (“featuring” kontenjanından.) Bunun haricinde bu cepheden daha yüksek bir beklentiniz olmasın.
Cem Karaca, ’80 ihtilali sonrası vatandaşlıktan çıkarıldıktan sonra Özal döneminde, Özal’ın müdahil olması sonucu yurda dönmüş ve döner dönmez de, “Merhaba Gençler ve Her Zaman Genç Kalanlar” adını taşıyan bir albüm çıkarmıştı. Ülkeye dönmek için iktidara sırtını dayaması çok kişiyi hayal kırıklığına uğratmıştı çünkü bir kesimin gözünde o, düzene başkaldırının sembolü, handiyse bir kahramandı. Sezen Aksu’nun bunca eleştiri ile karşılaştığı bir dönemde “Yeni ve Yeni Kalanlar” adını taşıyan bir şarkı yapması bana bunu hatırlattı nedense. Nitekim bu şarkı da tepki gördü önce. “Sokaktaki Ali’ye” derken kast edilen, Ali İsmail Korkmaz ise şayet, Sezen Aksu “hangi yüzle” onun ismini şarkısında kullanabiliyordu?
İş o noktaya geldi ki, Aksu cephesi bir açıklama yapmak gereği duydu. Hayır, “şarkıda geçen Ali ismi yaygın kullanımı nedeniyle kamuoyunu temsil etmek amacıyla kullanılmıştı ve tamamen tesadüfi” idi. Sezen Aksu bu şarkıyı “Gezi olaylarının (Eleştirmenin notu: Biz “direniş” demeyi tercih ediyoruz) başlarında” kaleme almıştı ve şarkının sözleri “herkesin yeni tanıştığı ve yepyeni bir özgürlük söylemine sahip gençlerin yeni fikirlerine bir yüceltme”ydi. Öte yandan, “Gezi olaylarında hayatını kaybeden gençlerimizin acısı çok taze ve hassas bir konu”ydu ve “bu şarkının konusu değil”di.
Artık tepkilerden mi bilmiyorum ama çok daha önce piyasaya çıkması beklenen şarkı, geçtiğimiz günlerde tekli formatında SN Müzik etiketiyle yayımlandı. Sezen Aksu’nun hem sözünü hem de müziğini oğlu Mithat Can Özer’le birlikte yazdığı “Yeni ve Yeni Kalanlar” armonik yapı itibariyle biraz eski stil, bir zamanların çok moda festival şarkılarını anımsatıyor. Buna karşın Sezen Aksu’ya dair bütün yargı ve önyargılarınızı bir kenara bırakarak dinlediğinizde, sözleri itibarıyla taşıdığı felsefeye ve durduğu selama katılmamak elde değil. Hele ki şarkının klibinde “her zaman yeni kalacaklara” çakılan selamı gördükten sonra… Laf aramızda, o kalabalık kadrolu, eşli dostlu Sezen Aksu kliplerini de özlememiş değiliz hani.
Bu arada internette bazı sitelerde iddia edildiği gibi bu şarkının arkasında, reklam yasaklarından önce yaptığı son reklam filmini “Hep yeni kal kardeşim” sloganıyla bitiren Yeni Rakı markasının “viral” reklamı var mıdır sahiden, onu bilemiyorum. Zira bunu teyit eden resmi bir bilgiye rastlamadım.
Teklide şarkının beş farklı versiyonu var. Bunlar arasında Ozan Bayraşa imzalı orijinal versiyon ve Aytuğ Yargıç tarafından yapılan “Alaturka Versiyon” daha kolay dinlenebiliyor. “Moğuz & Barış K. Rework”, “Emrah Karaduman Remix” versiyonları bir hayli deneysel, “Emrah Karaduman Mix” versiyonu ise şarkıyı dans pistlerine taşıyor.
Tüm zamanların en iyi Sezen Aksu illüstrasyonunun süslediği kapak tasarımı ise tek kelimeyle mükemmel. Bu kelimeyi çok sık kullanmam, bilirsiniz ama bu illüstrasyon bunu hak ediyor. Kim yaptıysa, ellerine sağlık (adını bilmek isterdik…)
Deniz Cem’in belli ki yakın tarihte güncellenmemiş resmi internet sitesinde kendisi hakkında şu bilgiler var:
“Katıldığı tüm uluslararası şarkı ve performans yarışmalarında Türkiye'yi ve kendine has müzik sound’unu başarıyla tanıtarak birçok ödüller kazanmış şarkıcı ve bestecidir... Gittiği ülkelerde henüz profesyonel bir albüm yapmamış olmasına rağmen yeteneği ve çarpıcı sahne performanslarından dolayı takdir ve saygıyla karşılanmış; o ülkelerdeki müzik otoriteleri tarafından çok fazla ilgi görmüştür. Bu nedenle bir çok televizyon programına ve konsere katılma şansı elde etmiştir. Bu aşamadan sonra Türk müziğinin uluslararası yüzü olabilmek ve iddialı bir şekilde müzik piyasasında yer almak için çabalamaktadır. "Nokta" albümü ile çok iddialı bir çıkış planlayan Deniz Cem, canlı performanslarıyla ve sahne şovlarıyla herkesi etkilemeye çok kararlı...”
Evet, sahiden de 2011 yılında piyasaya çıkmış, “Nokta” isimli bir albümü var Deniz Cem’in ve albümdeki bazı şarkılar İngilizce. Ve evet, sahiden de yurt dışında birçok yarışmaya katılmış, birçok da ödüller almış. Ne ki tüm bunlar ve dahi yukarıdaki iddialı cümleler, onun Türk müzik piyasasında tanınması için yeterli gelmemiş olmalı. Zira Türkiye’de 2011 yılında ne Deniz Cem isminin ne de “Nokta” albümünün gündem yarattığını söyleyemeyiz. (Hep söylerim; bu işte kendinizi nasıl tanımladığınız, nerede gördüğünüz ve isminizi, yeteneğinizi, yaptıklarınızı nasıl servis ettiğiniz çok önemli. Bazen durduk yere antipatik olma riski var çünkü.)
Deniz Cem’in yurt dışında ismini duyurmak için gösterdiği çabayı ve kendince kazandığı başarıları görmezden gelecek değilsek bile, bunun Türkiye’de bir müzik kariyeri edinmek için pek de etkili olamadığını bugüne dek örnekleriyle gördük, biliyoruz. Nitekim o da bunun farkına varmış olmalı ki bu defa Türk pop müzik piyasasına uygun bir şarkıyla şansını deniyor. Cem’in “Pamuk İpliği” adlı şarkısının bulunduğu tekli, geçtiğimiz günlerde Seyhan Müzik etiketiyle dijital platformlarda yayımlandı.
Sözleri Oğuzhan Coşkun’a, bestesi ve düzenlemesi Tansel Doğanay’a ait bir şarkı “Pamuk İpliği”. Şarkı sözü yazarı olarak Oğuzhan Coşkun ismiyle ilk kez karşılaşıyoruz ama bundan sonra sıklıkla karşılaşmamız muhtemelen. Zira günümüz popunda artık pek sık rastlamadığımız türden dokunaklı ve samimi sözleriyle dikkat çekiyor “Pamuk İpliği”. Tansel Doğanay’ın etkili bestesi de sözlere cuk oturmuş. Bir parça Ferhat Göçer, bir parça Mustafa Ceceli tarzını anımsatıyor şarkı ilk dinleyişte. Deniz Cem’in şarkı söyleme biçimi ise bu benzetmeyi yersiz kılacak kadar farklı. İlk albümündeki şarkılarını, ardından bu şarkıyı dinlediğinizde Cem’in Türkçe şarkı söyleme konusunda epeyce yol kat ettiği de görülüyor. Gerek duygusu, gerekse kelime vurguları yerli yerinde çünkü.
Sektörün bu yaz başı kalabalığı ve gürültüsünde fırsat bulur da kulak kabartırsanız, popun sakin kanadında yeni bir keşif yapabilirsiniz.
Sektörün neredeyse tamamen dışında olmasına karşın, sektördeki bir çok isimden daha çalışkan Yıldız Kaplan. Şubat ayında yayımlanan “Söz” adlı dijital tekliden sonra bu defa “Uçabiliriz”le çıktı dinleyici karşısına. Sözü, müziği ve düzenlemesi Mert Ekren’e ait “Uçabiliriz”, Seyhan Müzik etiketiyle geçtiğimiz günlerde dijital platformlarda satışa sunuldu.
Dinamik, yüksek tempolu ve kolay akılda kalan bir pop şarkısı “Uçabiliriz”. Bu düzenlemesi ile de kulüplerin “playlist”lerine girmemesi için hiçbir sebep yok. Kaplan’ın bir süredir kendine çizdiği yol haritasında, yazı karşılamak için seçtiği bu şarkı da doğru yerde duruyor. Gerçi yazlık listelere şarkı sokmaya çalışan çok fazla ismin çok iddialı bir dolu şarkısı yayımlandı bu ara ama “Uçabiliriz”i de es geçmemek lazım.
Bu yorumu cinsiyetçi mi bulursunuz bilmiyorum ama “güzel kadın” deyince aklımıza gelen şeyle, “güzel adam” deyince aklımıza gelen şey aynı kapıya çıkmıyor bence. Zira kadın için genellikle fiziki güzellik ölçütlerinde anlam bulan bu terim, erkekte kaşta gözde, boyda posta değil, bir tavırda, duruşta, fikirde, düşüncede yahut eylemde karşılığını buluyor. İşte bir süredir hakkında yazmak için bir kenara ayırdığım albümlerin ortak paydasını ararken de bu terim kendiliğinden çıkıp geldi ve yazının adını koydu. Buyurunuz size Türkçe “rock” müziğin, hepsi bu kadar olmamakla birlikte, yakın geçmişte albüm çıkarmış “güzel adam”ları.
Albümlerine iddialı isimler takmayı seviyor Demet Akalın. “Kusursuz 19”, “Zirve 2010”, “Giderli 16” derken şimdi de “Rekor”la çıkıp geldi. Seyhan Müzik etiketiyle geçtiğimiz günlerde yayımlanan yeni Demet Akalın albümü sadece adıyla değil, içeriğiyle de iddialı. Albümde 15 şarkı ve bir de farklı versiyon var.
(24 Haziran 2014 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Türkiye’de “rock” müziğin ciddi bir ivme kazandığı 2000’li yılların tam ortasında tanış olmuştuk 110 grubuyla. O furya içerisinde pek de fazla örneği olmayan elektronik-“rock” sularında yüzen grup, yaygın medyada pek fazla görünmese de, türün meraklıları tarafından takip edilir olmuştu. 2007 ve 2010 yıllarında da birer albüm yayımlayan 110’un solisti ve bel kemiği Candan Tezel, geçtiğimiz aylarda ilk solo albümüyle karşımıza çıktı. Tezel’in EMI etiketiyle yayımlanan albümü “Hikâyeler” adını taşıyor.
2013 yılının son aylarında albümün habercisi olan “Bir Şarkı” servis edildiğinde, ben dâhil birçok kişi Candan Tezel’in 110 grubunun solisti olduğunu hatırlamadı; zira şarkı 110’un müzikal çizgisinden çok farklı, akustik bir pop-“rock” şarkısıydı ve hatta bir parça Teoman şarkılarını anımsatıyordu. (Nasıl ki pop müzikte bir dönem yeni çıkan her kadın şarkıcı Ajda Pekkan’a benzetildi ise, “rock” müzikte de solo erkek şarkıcıların dinleyici nezdindeki rol modeli Teoman ve birçoğu bu benzetmeden ister istemez nasibini alıyor; benzese de, benzemese de. Ki Tezel’in fizik olarak da Teoman’ın genç halini anımsatması bu benzetmeyi kaçınılmaz kıldı.)
“110 grubunun dağıldığını söyleyemeyiz,” diyor Candan Tezel röportajlarında. Kaldı ki grup elemanlarından birinin gruptan bağımsız bir albüm yapması her zaman grubun dağıldığı anlamına gelmez zaten. Hele ki kendi şarkılarını yazan bir müzisyenden bahsediyorsak… Nitekim Tezel de bu albümde 110’dan bağımsız, nispeten farklı bir çizgide çıkıyor karşımıza. ‘80’ler “sound”unun ama en çok da Depeche Mode’un izlerini süren “Her Gün” ve “Nasıl İstersen” bu genellemenin dışında tutulabilir ki zaten bu iki şarkının bestesine de yine 110’dan Ozan Yılmaz, Candan Tezel’le birlikte imza atmış. Hayatının bir dönemini Depeche Modelar, Ahalar, Alphaviller, Duran Duranlarla geçirmiş biri olarak özellikle “Her Gün”ü daha ilk dinleyişte bağrıma bastığımı söyleyebilirim yeri gelmişken.
Albümde bir de 110 albümlerinden çıkıp gelmiş, grubun sevilen şarkılarından biri olan “Özledim Seni” var. Şarkıyı bu kez daha akustik bir düzenleme ile dinliyoruz. Bu şarkı ve diğer tüm şarkıların söz ve müziklerinde Candan Tezel’in, düzenlemelerde ise Tezel’le birlikte Ozan Yılmaz’ın imzası var.
Son sırada yer almasına rağmen güncel Türkçe “rock” çizgisine daha yakın duran “Âşık Olalım” ticari açıdan albümün saklı kozu olabilir. “Bir Şarkı” zaten “radyo dostu” kıvamıyla da bir çıkış şarkısı olarak üzerine düşeni yaptı. İkinci klip şarkısı “Rüzgârla” ise depresif Türkçe “rock” sularında seyreden bir başka ticari şansı yüksek şarkı (Türkçe “rock”ın vazgeçilmez “koku, yatak, vücut” sözcükleri de dahil olmak üzere.) “Senin Olsun” hem sözleri hem de melodik yapısıyla albümün en sıcak şarkılarından biri. Daha akustik, melodik ve söz ağırlıklı şarkıları sevenlerdenseniz, “Senin Olsun” gibi, “Hiç Kimse” de sizi başka türlü etkileyebilir bu albümde.
Deneyimli bir müzisyenin ince eleyip sık dokuyarak, ustalıkla kotardığı, içinde farklı müzikal tatlar, farklı “Hikâyeler” barındıran ama kendi içinde bütünlüğünü de koruyan, eli yüzü düzgün, derli toplu bir albüm bu. Bazen gruplardan ayrılan müzisyenlerin solo albümlerini dinleyince neden bu işe kalkıştıklarını anlayamazsınız; o derece aynıdır grupla yaptığı müzik çünkü. Candan Tezel’in albümünde en azından bu söz konusu değil.
Albümün fotoğrafları Fethi Karaduman tarafından çekilmiş, kartonet tasarımı ise Arda Aktaş tarafından yapılmış. Bu özenli kartonetin kesim ve baskısının ise aynı özende olduğunu söylemek ne yazık ki mümkün değil (en azından bendeki kopyada kesim çapakları olduğu gibi duruyordu.)
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.